1 Temmuz 2025, Salı
22:07

BURSA ULAŞIM GREVİNDE HEDEF SAPTIRMA: SEDAT TULUMDAŞ GÜNAH KEÇİSİ Mİ?

BURSA ULAŞIM GREVİNDE HEDEF SAPTIRMA: SEDAT TULUMDAŞ GÜNAH KEÇİSİ Mİ?
Bursa’da geçtiğimiz haftalarda yaşanan Burulaş grevi, toplu ulaşımın durmasıyla birlikte kent genelinde büyük yankı uyandırdı. Ancak grev sürecinde yaşananlar, sadece işçi hakları ve belediye yönetimi arasındaki anlaşmazlıkla sınırlı kalmadı. Grev sürecinde işçilerin sözcüsü konumunda olan Sedat Tulumdaş’ın sözlerinin çarpıtılarak, grevin sorumlusu olarak gösterilmesi, kamuoyunda ciddi tepkilere neden oldu.

 

GREVİN ARKA PLANI VE TULUMDAŞ’IN ROLÜ

Burulaş çalışanları, Demiryol-İş Sendikası ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve gitme kararı aldı. Grev sürecinde işçilerin taleplerini dile getiren ve müzakerelerde aktif rol alan Sedat Tulumdaş, işçilerin sözcüsü olarak ön plana çıktı. Ancak, Tulumdaş’ın grev sürecindeki açıklamaları ve talepleri, bazı medya organları ve belediye yetkilileri tarafından çarpıtılarak, grevin tek sorumlusu olarak lanse edildi.

 

YÖNETİMİN TUTUMU VE İŞÇİLERİN TEPKİSİ
Belediye yönetimi, grev sürecinde yaptığı açıklamalarda, işçilerin taleplerinin karşılandığını ve grevin sendika yönetiminin tutumu nedeniyle gerçekleştiğini belirtti. Ancak, işçiler ve sendika temsilcileri, belediyenin sunduğu tekliflerin yeterli olmadığını ve grevin meşru talepler doğrultusunda gerçekleştiğini savundu. Sedat Tulumdaş’ın hedef gösterilmesi, işçiler arasında büyük bir rahatsızlık yarattı ve yönetimin bu tutumu, grevin çözümüne katkı sağlamaktan ziyade, süreci daha da karmaşık hale getirdi.

İŞÇİLERİN GELECEĞİ VE SENDİKAL HAKLAR

Grev sürecinde yaşananlar, sadece Burulaş çalışanlarını değil, tüm emekçileri ilgilendiren önemli bir mesele haline geldi. İşçilerin taleplerinin dikkate alınmaması ve temsilcilerinin hedef gösterilmesi, sendikal hakların ve işçi temsilcilerinin güvenliğinin sorgulanmasına neden oldu. Bu süreç, işçilerin örgütlenme ve temsil hakkının korunmasının önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

SONUÇ VE BEKLENTİLER

Burulaş grevi, sadece bir işçi eylemi olmanın ötesinde, işçi hakları, sendikal özgürlükler ve yönetimlerin tutumu açısından önemli dersler barındırıyor. Sedat Tulumdaş’ın hedef gösterilmesi, grev sürecinin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmediğini ortaya koyuyor. Bu tür durumların tekrar yaşanmaması için, işçilerin taleplerinin dikkate alındığı, temsilcilerinin güvence altına alındığı ve sendikal hakların korunduğu bir çalışma ortamının oluşturulması gerekiyor. Bursa’da yaşanan bu grev süreci, sadece yerel değil, ulusal düzeyde de işçi hakları ve sendikal özgürlükler konusunda farkındalık yaratmalı ve gerekli adımların atılmasına vesile olmalıdır.

 

SEDAT TULUMDAŞ SOSYAL MEDYA HESAPLARINDAN YAŞANANLARIN PERDE ARKASINI AYDINLATTI…

 

Burulaş çalışanları ve Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Mustafa Bozbey için bir açıklama yapmam gerekiyor. 24 Haziran 2025 Salı günü, tamamen iftira ve manipülasyona maruz kalarak, sorgusuz sualsiz bir şekilde işimden edildim ve 9 senelik emeklerim heba edildi. Genel Müdür Fahrettin Beşli ve İnsan Kaynakları Müdürü Elif Şenol’un nasıl ve ne şekilde kurguladıklarını bilmediğim bir iftira sonucu bugün bu satırları yazmak durumunda kalıyorum. Herhangi bir iletişim kanalından herhangi bir idareciye ulaşamadığım için çareyi bu şekilde yazmakta buldum. Öncelikle 9 senelik Burulaş çalışma hayatımda herhangi bir yöneticimin hiçbir şikayeti olmamıştır. Hakkımda ne bir tutanak tutuldu, ne bir uyarı aldım ne de buna benzer bir durumla asla karşılaşmadım. 2016 yılında TORPİLSİZ, sadece kariyer. net üzerinden başvurduğum ilanla girdiğim Burulaş’ta 3 ayrı yönetim ve belediye başkanı gördüm. Hiçbir yönetimle de sorun yaşamadım. Herhangi bir siyasi görüşe mensup değilim ve bunu çalışma arkadaşlarım da yöneticilerim de çok iyi bilirdi. Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun o çatı altına girildiği vakit, Bursa halkı için çalıştığınızın farkında olarak hareket etmek durumundasınız zaten. 2025 yılına kadar öyle ya da böyle, piyasa şartlarının altında maaş da alsak, şartlarımız pek iyi olmasa da buranın bir devlet kurumu olduğunu bilmenin verdiği ciddiyetle yazılımcı arkadaşlarımızla birlikte işimizi yapmaya devam ettik. Bu süreçte şirketin yazılım konusunda dışa bağımlılığını azaltıp kendi ERP programımızı yazdık.

ERP programı şirketin özel işleyişleri doğrultusunda hazırlayıp her geçen gün yeni modüller ekleyerek alternatifsiz bir program haline getirmeye çalıştık. Sadece bu da değil, Ücret Toplam Sistemi, Yol Kenarı Otopark Sitemi, Kapalı Otopark Sistemi gibi yazılımları ve daha fazlasını kendi bünyemizde oluşturup şirketin bu hususlarda kâra geçmesini sağladık ve daha kontrol edilebilir sistemler oluşturduk. Son 1 senede Burulaş’ta değişen yönetimle birlikte çeşitli toplantılar yaptık. Bu toplantılarda Genel Müdür Fahrettin Beşli tarafından bize hep şu söylendi: “Siz geçmişte çok iyi işler yapmış olabilirsiniz ama bunların hiçbiri beni dönemimde değildi, ben kendi dönemime bakarım, bu dönemde neler yapacaksanız ona göre sizin kıymetinizi belirleyeceğim.” Düşünün, geçmiş 8 senede yaptığınız bütün işler çöp addediliyor ve sizden kendinizi bir kez daha ispat etmeniz için yeni projeler bekleniyor. Biz zaten şirket departmanlarının talebi doğrultusunda projeleri oluşturup yeni yeni modüller ve programlar yazıyorduk. Bu sözlerden sonra da yapmaya devam ettik. Hatta bunun sonucunda Fahrettin Beşli özellikle çok katılımcılı toplantılarda yazılımcılara teşekkür etmiş ve memnuniyetini dile getirmişti. Hatta bir keresinde danışmanı Taner Şenözdemir yazılımcılar ile alakalı “Ben yazılımcıları sadece oturuyor diye biliyordum ama sonradan anladım ki onlar orada oturduğu için işler yürüyormuş.” diyerek düşüncesini dile getirmiş ve Fahrettin Beşli de onaylamıştı. Ancak, gelinen noktada, özellikle son toplu iş sözleşmesi döneminde -ki bizler sendikalı değiliz, kapsam dışıyız, bizimle alakası yok bu sürecin- Fahrettin Beşli tamamen farklı bir insan haline geldi. İlk geldiğinde herkese güler yüz göstermeye çalışan o enteresan bıyıklı adamın yerine somurtkan bir şirin geldi. Herkese amiyane tabirle gider yapmaya çalışan, insanlara nefretle bakan biri ortaya çıktı.

 

 

 

 

 

 

 

Belki de kendisi gerçekten buydu ve biz yeni görüyorduk. Son kertede o malum grev sürecine girdi sendika ve süreç bir şekilde sonuçlandı. Bu grev süresince ben ve arkadaşlarım eksiksiz olarak işimizin başındaydık. Hatta bu konuda “Grev işyerine değil, işverene karşı yapılır ve biz de bugün işimizin başında olmalıyız” diye arkadaşlarıma telkinde bulunmuştum. Biz sendikalı olmadığımız için bizim ücret artış oranlarımız ile alakalı henüz bir gelişme olmamıştı. Evvela Genel Müdür Yardımcısı Remzi Çınar beyefendi ile -ki kendisi Burulaş’a gelmiş en başarılı ve sevilen yöneticilerden biridir- görüştük. O bize sürecin sonlanmadığını, alınmış bir karar olmadığını ve bizim hakkımızı her şekilde savunacağını belirtti. Kendisine bu konuda çok teşekkür ediyorum. Ancak zaman geçtikçe belirsizlik artıp, şirkette dedikodular yayılmaya başlayınca biz de son durumu sormak ve değerlendirmek için İnsan Kaynakları Müdürü Elif Şenol ile görüşüp bilgi almak istedik. 16 Haziran 2025 günü, Uygulama Geliştirme Odasında İnsan Kaynakları Müdürü Elif Şenol bize geriye dönük 6 aylık zam farkının verilmeyeceğini, zamların 6 aylık yerine senelik olacağını ve onun da cüzi bir oran olacağını söyledi. Ayrıca belediye başkanı ve yönetim kurulu için “Belediyede toplamda 250 personel var sendikasız, onlardan mı tasarruf edeceksiniz, neden hakkımızı vermiyorlar anlamıyorum.” şeklinde konuşup bizim serzenişlerimize katıldığını, kendisinin de bu süreçten mağdur olduğunu ifade etti. Bunun üzerine ben de kendisine “Elif hanım geçmişe yönelik hak ettiğimiz paraların verilmemesi bizim için çok kötü bir durum. İnsanlar bu paralar gelecek diye harcamalar yaptı ama şimdi diyorsunuz ki bu para yok. Bu bizim hak ettiğimiz bir para ve siz vermeyeceğiz diyorsunuz. Bu tabir-i caizse tırnak içerisinde hırsızlık olmuyor mu?” dediğimde “Çok haklısınız, ben de sizin gibi düşünüyorum.” dedi.

Ayrıca “Biz artık hakkımızı nasıl koruyacağız diye düşünmekten, geçim sorunundan işlerimize odaklanamıyoruz. Çaycı bile son zamla bizden çok para alacak bu gidişle. Biz çok kritik bir görevdeyiz, bütün Burulaş’ın verileri, adeta namusu bize emanet. Biz bu namusa şimdiye kadar halel getirmedik, bundan sonra da getirmek gibi bir düşüncesi yok arkadaşlarımızın. Zaten o tıynette kimse yok aramızda. Ancak bu ruh hali içerisindeyken, kafamız başka yerdeyken yanlış bir sorgu yazdığımızda, yanlış bir tuşa bastığımızda Allah muhafaza o tablodaki veriler göçebilir. O sebeple bizim böylesi kritik bir yerde, önemli işler yaptığımızı göz önüne alarak değerlendirirseniz çok seviniriz.” dedim. O da bize “Umarım her şey düzelecektir.” dedikten sonra çıkıp gitti. O konuşma bittikten sonra kendisi bir İnsan Kaynakları müdürüne yakışmayacak şekilde konuşmaları kendince yorumlayıp çarpıtarak Fahrettin Beşli’ye iletip ve üstüne de koskoca bir yalan uydurup “Sedat Bey başkanımız Mustafa Bozbey’e hırsız dedi.” ve ayrıca “Sedat bey zam farklarımızı vermezseniz tek tuşla bütün sistemi çökertirim dedi.” şeklinde şahsıma iftira atmıştır. Bu konuda hakkımda ne bir tutanak tutulmuş ne de bir savunma alınmıştır. Beni kimse dinlemedi bile. Sırf bu iftira ve yalan dolu sözler sebebiyle sorgusuz sualsiz 24 Haziran 2025 Salı günü işten çıkarıldım. Hem de adi bir suçlama ile SGK 46. maddeden. Bu madde “Hırsızlık, işyerine ait bilgileri dışarı sızdırma, işveren güvenini kötüye kullanma.” gibi adi suçlamalar içeriyor. 9 senelik Burulaş çalışma hayatımda bu ya da başka konularda özellikle işime ve işyerime sadakatimi sorgulatacak herhangi bir eylemim olmadığı gibi, bu konuda bırakın bir uyarıyı, hiçbir idarecimi şüpheye düşürecek dahi bir söylem ve eylemim olmamıştır. Maddi meseleler bir yana manevi olarak şeref ve haysiyetime halel getirecek bu suçlamalar için hukuki haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Zaten gönderdikleri ihtarname de çelişkilerle dolu.

Bu kararı bizzat kendisinin aldığını ifade eden Fahrettin Beşli “Sedat zaten toplantılarda sürekli beni eleştiriyordu.” diye komik bir gerekçeyi de ekleyerek, kendini haklı çıkarma gayretine girişmiştir. Oysaki benim Elif Şenol’a söylediğim sözler ve o eleştirilerde ne söylemeye çalıştığım aşikar. O cümlelerden bu sonuçları çıkarmak için epey kötü niyetli olmak lazım. Gelinen noktada o gün Elif Şenol ile toplantı yapan mesai arkadaşlarımı yalan ifadelerine şahit göstermek için tutanak hazırlayıp “Sedat Bey o toplantıda – tekrar söylüyorum toplantıda- bize sinkaflı küfürler etti.” şeklinde bir başka iftirayı da eklemişler. Onlar da bu yalan ve iftira dolu kağıt parçasını imzalamamış sanırım. Zaten böyle bir iftiraya kimse ortak olmak istemez. İşten çıkarıldığım gün Elif Şenol kendi personeli Gülşah hanımın yanında bana bu yalan ve iftira dolu suçlamaları tekrar yöneltirken “Ben böyle bir şey söylemedim, söylediklerim bunlardı ve siz çarpıtmışsınız. Ayrıca o sözlerimi siz de onaylayıp ben de mağdurum dediniz. Neden ben işten çıkarılıyorum da onaylayan siz kalıyorsunuz.” dedim. O da bana “Ben sizin arkadaşınız değilim, benimle her şeyi paylaşmayın, ben Genel Müdüre bunları iletmek zorundayım.” diyerek İnsan Kaynakları departmanının başında nasıl yetersiz, liyakatsiz ve sorumluluklarından uzak birinin olduğunu itiraf etmiştir. Ayrıca “Haklarımı korumak için dava açacağım ve zaten kazanacağım.” sözlerimi de “Sedat Bey sizi bitireceğim dedi.” şeklinde asla jargonumda olmayan bir ifadeyi kullandığımı yukarıya iletmiş. Elif Şenol gerçekten az gülünen bir fıkranın anlatıcısı gibi, her tuşa basmış karşı tarafın gülme kaslarını harekete geçirmek için. Burulaş çalışanlarına son olarak şunları söylemek istiyorum: * Elif Şenol ve Fahrettin Beşli herhangi bir Burulaş çalışanını yalan, iftira ve manipülasyonla işten atabilir. Sıradaki siz olabilirsiniz. * Sırf tazminat vermemek adına insanların onur ve haysiyetine halel getirecek şekilde ilgili SGK maddesini kullanır ve siz mahkemeye başvurmak dışında hiçbir hak iddia edemezsiniz. * Elif Şenol kendisiyle işle alakalı paylaştığınız her sıkıntınızı Fahrettin Beşli’ye filtresiz bir şekilde anlatabilir, hatta üstüne de kendi yorumunu ve “içinden geçenleri” de ekleyerek sizi suçlayabilir. * Fahrettin Beşli bir sabah yanınıza gelip, peşinize sanki adi bir suçluymuşsunuz gibi bir güvenliği takarak sizi şirketten uzaklaştırabilir. * Korku yaymak, sizi susturmak ve sindirmek için bu şekilde işten çıkarmalarla size gözdağı verebilir. “KORKU YARATMAZSAN MİLLETİ YÖNETEMEZSİN” düsturu şu günlerde Burulaş yönetiminin şiarı olmuş durumda. Netice olarak bu süreçte bana yaşatılanlarla ilgili hukuki haklarımı sonuna kadar kullanacağımdan emin olabilirsiniz. Sadece şirket ile değil, süreci bu aşamaya getiren başta Fahrettin Beşli ve Elif Şenol olmak üzere, bana bu adi iftirayı atan, suç uyduran, herkesle yargı önünde hesaplaşacağız. Ayrıca Büyükşehir Belediye Başkanımız Mustafa Bozbey’den asla onaylamayacağını düşündüğüm bu mağduriyetime kulak vermesini ve diğer personelin de başına bu tip işler gelmemesi için Burulaş’taki bu başıbozukluğa müdahale ederek, çalışanların şirkete karşı aidiyetlerini ve çalışma azmini zedeleyecek işler yapmaktan geri durmayan bu yetersiz ekibi bir an evvel hizaya getirmesi çağrısını yapmak istiyorum. Umarım çağrım yanıt bulur. Hayırlı günler.” ifadelerini kullandı.