“Saddam yakalandığında sevinmedim. Aksine anlam veremediğim bir hüzün çöktü içime.”
diyen Türk, bu hissiyatın yalnızca siyasi bir tavır değil, köklü bir medeniyet refleksi olduğuna dikkat çekti.
“Yıllar Geçti, Aynı Üzüntüyü İran’da da Hissediyorum”
Yazısında, günümüzde İran’ın İsrail karşısında maruz kaldığı saldırılarda da benzer bir duygu yaşadığını ifade eden İsmail Türk, ne Saddam’ı kutsadığını ne de İran rejimini savunduğunu vurguladı. Ancak olan bitenin “sadece onlara değil, bize yapılıyormuş gibi” hissettirdiğini söyledi.
“Bu duygu ne sadece Türklükten, ne yalnızca Müslümanlıktan geliyor. Bu, bize has bir bilinç; kırılmış bir medeniyet onurunu paylaşma bilinci.”
ifadelerine yer verdi.
“Batı, Doğu’ya Her Zaman Aynı Gözle Bakıyor”
İsmail Türk yazısında, Batı’nın Doğu’ya ve Müslümanlara yönelik bakış açısını da eleştirdi.
“Böl, yönet, zayıflat ve yut” taktiğinin yüz yıllardır sürdüğünü belirten Türk, dışarıdan gelen her darbenin, coğrafyadaki bütün halkların ortak onuruna yöneldiğini ifade etti:
“Saddam’ı çukurdan sürüyerek çıkaranlar, sadece bir diktatörü değil, bir medeniyetin haysiyetini yerle bir etti. Bugün İran bombalanıyor, yarın başka bir şehir. Ama tokat hep aynı yere iniyor: Onurumuza.”
“Bu, Siyasi Değil, Vicdani Bir Refleks”
İsmail Türk, bu gibi olaylar karşısında duyulan üzüntünün ideolojik ya da siyasi değil, vicdani bir refleks olduğunu belirtti:
“Gazze’de bir ev yıkıldığında, Konya’nın göğü kararır. Kerkük’te bir çocuk ağladığında, İstanbul’da bir annenin yüreği sızlar. Bu bizim karakterimizdir.”
“Bize Yapıyorlar”
Yazısını etkileyici bir şekilde sonlandıran Türk, yaşanan her saldırının sadece hedef alınan ülkeye değil, aynı medeniyetin mirasçılarına yönelik olduğunu vurguladı:
“Saddam düştüğünde içim burkuldu. İran bombalandığında gözüm oraya kayıyor. Gazze yerle bir edildiğinde içim yanıyor. Çünkü olan biten her şey, bize yapılmış gibi geliyor. Ve belki de gerçekten öyle.”